Manyetik Alan Tedavisinin Tarihçesi

Manyetik Alan Nedir?

Manyetik alan, mıknatısların birbirini çeken zıt kutupları ve birbirini iten benzer kutupları arasında kalan ve matematiksel olarak vektör alanı şeklinde ifade edilen manyetik bölgedir.

Manyetik alan üretmek için mıknatıs şart değildir, elektriksel yüklerin hareketi ile de üretilebilir.Elektrik akımları bir telin uzunluğu boyunca elektronların hareketiyle bir manyetik alan üretebilir.

Mıknatıs tarafından üretilen manyetik alan ile bir telden geçen akımın ürettiği manyetik alan arasında bir fark vardır.Bir mıknatısın manyetik alanı statiktir. Bir telden geçen akımın ürettiği manyetik alan dinamiktir ve akımın akımın akış frekansına bağlıdır.

Tüm enerji doğada elektromanyetiktir. Manyetik alanlar çevresindeki diğer yüklü nesnelerin davranışını etkiler.Bu onların terapötik kullanımlarının temelidir.

İnsan vücudundaki her hücrenin kendine özgü bir elektrik devresinin olduğunu(aksiyon potansiyeli), ek olarak sinir sistemini de düşünecek olursak, bedenimiz aslında devasa bir elektromanyetik cihazdır. İnsan vücudundaki manyetik alan, biyoelektrik yüklerin hareketinden meydana gelir. Bedenimizde biyoelektrik akım oluşan herhangi bir bölgede mutlaka manyetik alan vardır.

Yaşamsal Üç Önemli Manyetik Titreşim

İnsanlar kendi manyetik alanlarının yanısıra yaşadıkları çevrenin manyetik alanlarının da etkisi altındadırlar.Bu manyetik titreşimlerden 3 tanesi yaşamsal öneme sahiptir.

1-Schumann Frekansı: Yeryüzü ile atmosferin iyonosfer tabakası arasında değişik frekanslarda titreşen elektromanyetik alanlar meydana gelmektedir. Bu durum 1952 yılında Alman fizikçi Prof. Dr. W. O. Schumann tarafından açıklanmış olup, tespitlere göre bu boşlukta 7,8,14,20,26,33,39 ve 45 Hz aralıklarında titreşen yedi elektromanyetik alan mevcuttur. Bu bölgedeki en büyük manyetik alanın frekansı 7.8 Hz’dir.

2) Jeomanyetik Frekans: Yer kabuğunun atmosfere yaydığı manyetik frekanslardır. Yer kabuğunun doğal bir manyetizma vardır ve kendi 64 eser elementinin öz frekansları tarafından oluşturulur.

3-Solar Frekans: Güneş ışığının kısa dalga (UKW) frekanslarıdır.

Manyetik Alan Tedavisi Nedir?

Manyetik alan tedavisi doğal ve hassas bir tedavi şekli olan, manyetik alan etkileşimine dayanan, non-invaziv fiziksel bir tedavi metodudur.Vücudun kendi kendini tedavi etme gücünün hiçbir yan etki olmadan uyarılması esasına dayanır. Manyetik terapinin arkasındaki fikir sağlık sorunlarının dengesiz manyetik alanlardan kaynaklanabilmesidir. Buradaki amaç dengeyi yeniden sağlamaktır.

GİRİŞ

Konvansiyonel ve alternatif tıpta manyetik alanların uygulanmasına artan ilgi bilim insanlarını ve klinik çalışanlarını tedavi amaçlı MF (Manyetik alan) kullanımının potansiyel yararına çekmiştir. Manyetik ve elektromanyetik alanlar çevrede var olan gerçek fiziksel varlıklardır ve bu durum bu fiziksel faktörlerin potansiyel zararlı etkileri konusunda kamuoyunda hem ilgi hem de korku yaratmıştır.

Hem bilimsel hem de kamuya yönelik erken ilgi elektromanyetik alanların (EMF) potansiyel tehlikesine odaklandı. 1991-1996 yılları arasında ABD Kongresi bu araştırmaya 60 milyon dolar ayırdı. Son yıllarda bu araştırma cep telefonu iletişiminin tehlikeleriyle ilgiliydi.

Ne yazık ki yaralanma ve hastalıkların tedavisi için manyetik ve elektromanyetik alanların yararlı etkilerinin araştırılması için pratik olarak hiçbir hükümet fon sağlamamıştır. Araştırma için bağımsız fon sağlanmazsa hiçbir çalışma olamayacak veya özel fon sağlanırsa bu çalışmalarda bildirilen sonuçlarının yanlı etkileri olabileceğinin endişesi vardır.

İnsanlar yüzyıllardır metalleri çeken doğal taşların olduğunu biliyorlar. Bir efsaneye göre (bugün Türkiye’de aynı adla var olan) Magnesia Köyü yakınlarındaki tepelerde bir Rum çoban sandaletlerini çeken taşlar bulmuş ve bu taşlar bazı hastalıkları tedavi etmek için kullanılmış.

Çin, Japonya ve Avrupa’daki eski doktorlar hastalıkların tedavisi için doğal manyetik malzemeler uygulamışlar.En eski bilimsel kaynaklardan biri 1600 yılında İngiliz Kraliçesi’nin kişisel doktoru William Gilbert tarafından yazılan De Magnete kitabıdır.

Geçtiğimiz on yıl boyunca özellikle Avrupa ve Asya’daki doktorlar ve bilim insanları MF ve EMF’nin klinik uygulamasına titiz bir yaklaşım kullandılar.Hem statik hem de zamanla değişen MF kas iskelet sistemindeki tedavisel olarak dirençli sorunları tedavi etmek için başarıyla uygulanmıştır. MF’nin klinik olarak güvenli olduğu kanıtlanmıştır ve MF’nin seçilmiş patolojik durumları düzeltebilen hücre ve doku modifikasyonlarını indüklemek için pratik ve invaziv olmayan bir yöntem sağladığı kabul edilmektedir. Çok sayıda yayın, ekzojen manyetik ve elektromanyetik alanların çoğu teşhis ve tedavi için kritik öneme sahip çok sayıda biyolojik süreç üzerinde derin etkileri olabileceği öne sürülmektedir.

Dünya çapında bir milyon hasta kaynamama, yalancı artrozlar, osteonekroz, ve kronik dirençli tendinit olmak üzere kırık iyileşmesinin hemen hemen tüm alanlarında tedavi edilmiştir. Bu hastalar için tedavi başarı oranı yaklaşık 30 yıllık kullanımdan sonra neredeyse hiç rapor edilmiş komplikasyon olmaksızın %80’ e yaklaşmaktadır.EMF tedavilerinin başarı oranı gecikmiş ve kaynamayan kırıklar için cerrahi ile karşılaştırılabilir olsa da invaziv olmayan tedavinin maliyeti önemli ölçüde daha düşüktür.

Birçok kas iskelet sistemi yaralanması ve ameliyat sonrası, travma sonrası ve kronik yaralar için MF ödemin azalmasına katkıda bulunan bir modalite olarak kabul edilmektedir.

Bir dizi klinik çalışma in vivo hayvan deneyleri ve in vitro hücresel ve membran araştırmaları, manyetik stimülasyonun iyileşme süreçlerini hızlandırabileceğini ileri sürmektedir.

MF ayrıca sinir onarımı ve rejenerasyonu gibi temel özellikleri ve bağışıklık ve endokrin işlevi de geliştirebilir. Endojen manyetik alanlanlar hücre zarındaki iyon bağlama ve moleküler konformasyondan dokuların makroskopik mekanik özelliklerine kadar birçok temel fizyolojik süreçlerle ilişkilidir.

MF ve EMF’nin canlı sistemlerde organizma, doku, hücre zarı,ve hücre altı seviyelerinde değişikliklere neden olabileceği de gösterilmiştir.

Terapötik Manyetik Alanlar

Mf için henüz belirli bir metodoloji yoktur. Dozimetri ve metedolojinin oluşturulması gereklidir.Örneğin pıhtılaşmayı stimüle etmek için uygulanan alanın parametrelerinin bir kombinasyonunun gerekli olduğu buna karşın anti-koagülasyonun stimülasyonu için  başka bir alan konfigürasyonunun gerekli olduğu gösterilmiştir.

Genel olarak EMF terapötik modaliteleri beş grupta kategorize edilebilir:

-Kalıcı manyetik alanlar

-Düşük frekanslı sinüs dalgaları

-Darbeli elektromanyetik alanlar

-Darbeli radyofrekans alanları

-Transkranial manyetik/elektrik stimülasyonu

Darbeli elektromanyetik alanlar (PEMF) genellikle çok özel dalga şekilleri ve genliği olan düşük frekanslı alanlardır. Ticari olarak temin edilebilen PEMF cihazlarının çeşitliliği, cihazların fiziksel ve mühendislik özelliklerini karşılaştırmayı zorlaştırır ve bu cihazların biyolojik ve klinik etkilerinin analizindeki ana engeldir. Darbeli radyo-frekans alanları 27.12 MHz frekansını iki modifikasyonda kullanır. Sürekli modda genellikle derin ısı üretirken, darbeli (termal olmayan) mod yumuşak doku stimülasyonu için kullanılır.

Manyetik stimülasyon diğer yöntemler başarısız olduğunda bile faydalı ve tekrarlanabilir iyileşme etkileri sağlar. Bununla birlikte stimülasyon uygulanan alanların parametreleri ve gözlemlenen biyolojik etkileri açıklayabilecek tanımlanmış biyofiziksel mekanizma ile ilgili olarak tıp pratisyenleri arasında bir tekdüzelik eksikliği vardır.Bu nedenle biyolojik sistemler üzerindeki MF etkisinin sistematik bir çalışması aşağıdaki önemli parametreleri dikkate almalıdır:

-Alan türü

-İndüksiyon yoğunluğu

-Gradyan

-Vektör

-Frekans

-Darbe şekli

-Bileşen (Elektrik veya manyetik)

-Lokalizasyon

-Maruz kalma süresi

-Penetrasyon derinliği

Doku Onarımında Manyetik Stimülasyon Kulllanımının Fizyolojik Temeli

Temel bilimsel çalışmalar iyileşme sürecindeki hemen hemen tüm katılımcıların (Fibrinojen,lökositler,fibrin,trombositler,sitokinler,büyüme faktörleri,fibroblastlar,kollajen,elastin,keratinositler,osteoblastlar,serbest radikaller gibi) maruz kaldıklarında performanslarında değişiklikler olduğunu göstermektedir.

MF ayrıca vazokontrüksiyon ve vazodilatasyon, fagositoz, hücre proliferasyonu, hücresel ağ oluşumu, epitelizasyon,ve skar oluşumunu da etkileyebilir.

MF stimülasyonunun kemik ve yumuşak doku iyileşmesi ile ilgili süreçlerin çoğunu tetikleyebildiği gösterilmiştir.İyi kontrollü klinik ve deneysel koşullarda MF stimülasyonunun hayvanlardaki kırıkların, yaraların ve basınç ülserlerinin iyileşmesi üzerindeki etkilerini araştırmak için çeşitli hayvan modelleri geliştirilmiştir.

Biyokimyasal ve fizyolojik süreçler elektrik yüklerinin (iyonlar, elektronlar) akışına veya konformasyonel değişimler durumunda yükün yeniden dağılımına dayanır.Bu nedenle bir yaralanma doku bütünlüğünü bozduğunda yaralanan hücrelerin düşük dirençli yolu boyunca net bir iyonik akış meydana gelir. Normal ve hasarlı doku arasındaki iyonik akımlar dokunun normal fonksiyonel durumunun restorasyonu için gerekli onarım süreçlerinde önemli bir rol oynar.Derine nüfuz etme kabiliyeti nedeniyle ekzojen MF normal ve yaralanmış dokuyu etkileyebilir ve böylece iyileşme sürecine katkıda bulunabilir. Temel bilim ve klinik veriler MF’nin insandaki herhangi bir yapı ile etkileşiminin biyofiziksel ve biyokimyasal değişiklikleri başlatabileceğini ve bununda fizyolojik yolları değiştirebileceğini ve iyileşme sürecine katkıda bulunabileceğini göstermektedir. Uygulanan enerji termal eşik seviyesinin altında olduğundan MF’nin bazı önemli biyofiziksel ve biyokimyasal basamakları tetiklemesi ve sinyal/transdüksiyon yollarını etkilemesi daha olasıdır.

İyileşme her bir onarım süreçleri için gerekli olan bir dizi entegre aşamada gerçekleşir. Bu nedenle doku onarımında bir aşamada meydana gelen temel hücresel aktivitelerin katkısını değerlendirmek önemlidir. Bu son derece karmaşık fenomen vasküler tepkiler, hücresel ve kemotaktik aktivite ile yararlı dokularda kimyasal aracıların salınması gibi iyi düzenlenmiş bir dizi süreci içerir.Liste ayrıca parankimal hücrelerin yenilenmesini hem parankimal hem de bağ dokusu hücrelerinin göçünü ve çoğalmasını, hücre dışı matriks proteinlerinin sentezini bağ dokusunun yeniden modellenmesini, kolejenizasyonu ve doku gücünün kazanılmasını içerebilir.

MF Stimülasyonunun Mevcut Stimülasyona Göre Avantajları

Elektrik akımı stimülasyonu yaranın/yaralanmanın her iki tarafına veya bir elektrot yaranın üstüne ve diğeri normal bitişik doku üzerine yerleştirilmiş cilt ile temas eden elektrotları gerektirir.Elektrot boyutu, aralık ve polarite yeterli bir uyarıcı akım sağlamak için en kritik faktörlerdir.Yakın aralıklı küçük elektrotlar proksimal dokudan geçen akımın daha düşük empedansı nedeniyle genellikle stimülasyonun etki alanını oldukça yüzeysel hale getirir. Elektrik akımının biyolojik dokulardan iletilmesi yüklerin belirli yollar boyunca hareketinin bir sonucu olarak ortaya çıkar. Bu yük transferi elektrik akımının tipine bağlı olarak elektro-termal, elektro-kimyasal ve elektro-fiziksel etkilerle sonuçlanabilir.

MF iyileşme sürecine önemli ölçüde daha etkili bir yaklaşımı temsil eder, uygulanması daha kolay, daha ucuz ve konforlu bir terapidir. MF modaliteleri alanlar endüktif olarak birleştiği için kontak elektronların komplikasyonlarını sergilemez, yani doku seviyesinde istenen dozu elde etmek için temas gerekli değildir.Böylece MF alçı veya pansuman varlığında uygulanabilir. Enfeksiyon riski önemli ölçüde azalır ve pansuman tedavi gerektirdiği sürece kalabilir. Bu yöntemin bir avantajı dokunun herhangi bir bölümündeki manyetik alan değerini bilmektir.

MF yumuşak doku onarımında önemli bir rolü olan hücre ve dokularda göç, çoğalma ve biyosentetik tepkileri uyarabilir.Bu onarım süreçlerinde yer alan hücreler çok heterojen olduğundan yaralanmanın evresine ve manyetik alan parametrelerine bağlı olarak sonuçlar değişebilir.Bu nedenle özellikle klinik uygulamada kullanılan elektromanyetik teknolojilerin ve cihazların sayısı arttıkça deneysel ve klinik  koşullarda tüm bu etkiler ve süreçler hakkında daha fazla araştırma yapılması büyük önem taşır.

Eylem Mekanizmları

MF kan dolaşımını arttırabilir ancak çok az yayın bu ifadeyi destekler. Vasküler ve lenfatik sistemlerin MF tarafından aktive edilebildiği ve özellikle ödemin azaltılması gibi bazı faydalı etkilerin MF etkisi lehine olduğu görünür.

Geniş yoğunluk aralığına sahip farklı tiplerdeki manyetik ve elektromanyetik alanların bağışıklık hücreleri ile etkileşime girdiği belirtilmiştir.

EMF’nin faydalı etkilerinin inflamatuar immün süreçleri düzenleyeceği hipotezine yol açtı. Manyetik alana maruz kalan sağlıklı ve hasta deneklerden B ve T lenfositlerinin incelenmesi, MF’nin tıbbi tedavi olarak nasıl işlev gördüğüne dair anlayışımızı geliştirmenin mutlak bir yoludur.

Hakemli literatürde MF etkilerini bildiren çok sayıda immünolojik çalışma, düşük yoğunluklu MF’nin bile bağışıklık hücreleri ve dokuları ile etkileşime girebileceği gerçeğini ortaya koymaktadır.

MF prensip olarak hücrenin etrafındaki ve içindeki mikroçerçevede ve ayrıca hücre zarında seçici değişiklikleri indükleyebilir. Bu nedenle MF sırayla seçilen patolojileri düzeltebilecek hücresel aktiviteyi değiştirmek için bir yöntem sağlayabilir.

Kalıcı mıknatıslar genellikle ağrıyı hafifletmek için terapötik yöntemler olarak kulllanılmaktadır. Bazı yazarlar mıknatısların gergin kasları gevşettiğini veya uykuyu iyileştirebildiğini öne sürmektedir.Önerilen mekanizmalardan bazıları kılcal kan akışının hızlanması, kasların ve bağ dokuların gevşemesi ve analjezik etkileri içerir. Laktik asitlerin ve diğer metabolik yan ürünlerin uzaklaştırılmasını arttırma olasılığı da düşünülmüştür.

Hücre zarı genellikle MF sinyalleri için ana hedef olarak kabul edilmiştir.Transmembran voltajındaki küçük bir değişikliğin bile hücre fonksiyonunun önemli bir modülasyonunu tetikleyebileceği öne sürülmüştür.

MF hücre proliferasyonunu her iki önde etkileyebilir; hız çok düşük olduğunda hücre büyümesi ve bölünmesinin hızlanması ve hücre proliferasyonu anormal derecede yüksek olduğunda inhibisyonun sağlanması.Patalojik koşullarda hücre çoğalması genellikle baskılanır(kronik yaralarla uğraşma koşullarında olduğu gibi) veya artar (neoplastik büyüme durumunda olduğu gibi).

Hücre zarı kalsiyum iyonunun enzim ve/veya reseptör bölgelerine bağlanma hızını değiştirerek düşük seviyeli MF’nin bir etkileşim bölgesi olabilir.Hücrenin elektrokimyasal mikro çevresindeki herhangi bir değişiklik moleküler varlıkların (lipidler, proteinler ve enzimler)membran yapısındadır.Hücre yapısı ve fonksiyonunun düzenlenmesinde bilgi dönüştürücüleri olarak iyonların rolü yaygın kabul görmüştür.Bu nedenle bir hücrenin yüzeyindeki düzenleyici etkileşimlerin bu süreçlerin bağlanabileceği spesifik biyokimyasal olaylarla hem motor hem de kinetik fonksiyonel ilişkilere sahip  olduğu kabul edilir.

Yaralı dokuda hücre zarı yok edilir veya en azından değiştirilir.Manyetik alanlar hücre zarının etrafındaki çift elektrik tabakasının yapısını değiştirir ve ayrıca elektrik yüklerinin zar üzerinde yeniden dağılımını başlatır.

Kronik yaralanmaların iyileşmesi ile ilgili iki problem; doku iskemisi ve hücreler ile çevreleri arasındaki normal iletişimin bozulmasıdır. İyileşme, çevre dokuların büyümesine ve fiziksel/kimyasal fonksiyonları geri kazanmasına izin veren besin ve oksijen kaynağının optimizasyonunu gerektirir.İyileşmede hücre içi iletişimin önemli bir kısmı iyileşme sürecine dahil olan hücreler ve çevreleri arasındaki iletişimi sağlayan ve böylece yerel hemostatik dengeyi yeniden sağlayan peptit sinyal molekülleri büyüme faktörleri tarafından gerçekleştirilir.Vücudun herhangi bir vasküler bölümünün en az beş bileşeninin EMF tarafından başlatılan biyolojik etkilere katılabileceği öne sürülmüştür. Bunlar:

1- Kan damarı duvarları

2- İntravasküler plazma iletimi

3- Yalıtkan doku matriksi

4- İnterstisyel sıvı iletimi

5-Redox reaksiyonları için elektriksel bağlantılar(transkapiller bağlantılar)

Ödem tedavisinden elde edilen sonuçlar gerçekten de EMF’nin sempatik çıkışı etkilediğini kan bileşenlerinin yaralanma bölgesinin vaskülerden ekstravasküler kompartmanına hareketini kısıtlayan vazokonstrüksiyona neden olduğunu göstermiştir.

Estetik cerrahi geçiren hastalara uygulandığında manyetik alan tedavisinin ameliyat sonrası semptomların tedavisinde ve ağrının hafifletilmesinde katkısı olduğu bulundu.Ameliyat sonrası ağrının azalması analjezik ilaç ihtiyacının azalmasına neden oldu.

Eccles’in kalıcı mıknatısların ağrı kesici üzerindeki etkinliğini araştıran, yayınlanmış, randomize, çift kör, plasebo kontrollü çalışmaları gözden geçirmesi, iyi kontrol edilen çalışmaların %73’ünün geniş bir ağrı türü yelpazesinde elde edilen istatiksel olarak anlamlı bir analjezik etki gösterdiğini ortaya koydu.

Özet

Deneysel ve klinik veriler ekzojen düşük seviyeli manyetik alanların biyolojik sistemler üzerinde derin etkileri olabileceğini göstermektedir.İn vitro sistemlere ilişkin veriler hücrenin biyolojik aktivitesinin modüle edilebileceğini göstermektedir. Elektromanyetik biyoloji olarak adlandırabileceğimiz şey için belki de en büyük zorluk biyokimyasal kaskadları modüle edecek dozimetriyi değerlendirmektir. Bu dünya çapında sağlık hizmetlerinin maliyeti üzerinde derin bir etkiye sahip olacaktır.

İyileşmenin hızlanması için manyetik stimülasyonun etkinliğinin doğru değerlendirilmesi, amplitüd alan gradyanları, maruz kalma süresi ve diğerleri gibi çeşitli parametrelerin ölçümlerini ve hesaplamalarını gerektirir.Yalnızca uygulanan MF’nin kesin özellikleri değil aynı zamanda kesin tanı ve ilgili tüm klinik veriler de dikkate alınmalıdır.Manyetik stimülasyon ile ilgili daha fazla araştırma hücreler veya hücre altı yapılar tarafından hangi manyetik alanların tespit edilebileceğini ve uygulanan sinyallere hücre ve doku tepkilerinin neler olduğunun belirlemelidir.Bu değerlendirmeler giderek artan sayıda manyetik ve elektromanyetik teknoloji ve klinik uygulamada kullanılan cihazlar olduğu için önemlidir.Fizik bilimleri, mühendislik, biyolojik bilimler ve klinik tıp uzmanları arasındaki iş  birliği EMF temelli tedaviyi önemli ölçüde iyileştirecektir.

MAGNETİC FIELDS FOR PAİN CONTROL

WILLIAM PAWLUK,MD,MSc CHAPTER 17 IN:ELECTROMAGNETIC FIELDS IN BIOLOGY AND MEDICINE, 2015

Elektromanyetik alanların değerlerine ilişkin kanıt düzeyleri belirsizdir.Çoğu klinisyen için hastanın ağrısını yönetmeye ilşkin kanıt düzeyi tipik olarak gözlemseldir.Klinik düzeyde çoğu karar verme hastanın fizik muayenesine veya hastanın kendi beyanına dayanır.

Manyetik alan tedavisi ağrı algısını birçok şekilde etkiler.Bu eylemler hem doğrudan hem de dolaylıdır.MF’lerin doğrudan etkileri;nöron ateşlemesi, kalsiyum iyonu hareketi, membran potansiyelleri, endorfin seviyeleri, nitrik oksit, dopamin seviyeleri ve sinir rejenerasyonu üzerinedir.Mflerin dolaylı faydaları; dolaşım,kas,ödem,doku oksijeni,inflamasyon ve onarım süreçleri,prostoglandinler,hücresel metabolizma ve hüzre enerji seviyeleri üzerinedir.

Ağrı Yönetimi İçin Alternatifler

20. yüzyılın son yarısından bu yana, statik ve darbeli EMF’lere geniş bir travma, tümör ve enfeksiyon spektrumunu tedavi etmek için bir dizi elektroterapötik manyetoterapötik ve elektromanyetik tıbbi cihaz ortaya çıkmıştır.

Farklı teknolojileri karşılaştıran çalışmalar nadırdır.Bununla birlikte kronik bel ağrısı olan hastalarda darbeli radyofrekans ve elektroakupunktur stimülasyonuarasındaki ağrı giderme etkinliğindeki fark değerlendirildi.Rnadomize kontrollü bir çalışmada bu yöntemlerin ağrı kesici ve fonksiyonel iyleştirme etkisiini değerlendirmek için Vas ve Oswetry Sakatlık Indeksi ve Sf-36 kullanıldı.Darbeli radyofrekans tedavisi bir aylık tedaviden sonra önemli ölçüde daha iyiydi.

PEMFs ve Ağrı Yönetimi

Pemflerin ağrıyı etkileme yeteneği kısmen insan fizyolojik ve anatomik sistemlerini olumlu yönde etkileme yeteneğine bağlıdır.İnsan sinir sistemi terapötik pemflerden güçlü bir şekilde etkilenir.

Zayıf mf maruziyetinin en tekrarlanabilir sonuçlarından biri nörolojik ağrı sinyali işleme üzerindeki kör etkidir.Bu kanıt pemflerin hem kronik hem de akut ağrıdan muzdarip hastaların tedavisi için etkili bir tamamlayıcı olacağı düşünülmektedir.

Ağrı Üzerinde Manyetik Alan Etkilerinin Olası Mekanizmaları

Hücre hasarının kendisi hafifletilirse ağrı algısını azaltması ve hücre hasarının sonuçlarını sınırlaması beklenebilecek birçom süreci içerir.Bu nedenle bu klinik yöntemin bir amacıdır.Ağrının nedeni azaltılamaz veya ortadan kaldrılamazsa ağrı yönetiminin hedefleri ağrı algısını azaltmaya veya aksi taktirde ağrı sinyal trafiğini engellemeye kayar.

Ağrı yönetimi için pemfs kullanımına ilişkin araştırmalar, ağrı üretiminin çoklu mekanizmalarına odaklanmaktadır.Hücre hasarına yanıt olarak lokal dokuda ağrı üretiminin birincil mekanizmaları arasında değişen derecelerde ödem, apaptoz veya nekroz, azalmış vasküler arz, azalmış hüzresel enerji üretimi ve bozulmuş onarım süreçleri yer alır.pemf tedavileri hücre hasarının bu farklı yönlerinin çoğuna hitap eder.

Manyetik terapi ağrı duyarlılığı eşiğini artırır.Dokuya dolaşımı arttıran antikoagülasyon sistemini harekete geçirir.pemf tedavisi opioit peptitlerin üretimini uyarır, mast hücrelerini aktive eder ve kas liflerinin elektrik kapasitesini arttırır.Cerrahi operasyondan önce veya sonra ödem ve ağrıya yardımcı olur.Aminoasit alınımını arttırır ve değişikliklere neden olur.

Tedavi edilen insanların kanındaki biyokimyasal değişikliklerin ağrıyı azaltma etkisini desteklediği bulunmuştur.pemfs muhtemelen merkezi ağrı işlemeyi iyileştiren CNS duyarlılığını gösteren kas işleme veya üst vücut sinirr dokusu işlevleriyle birleşir.

Pemf kullanımının faydaları kullanım süresinden çok daha uzun sürebilir.Bu yaygın bir klinik gözlemdir.Sıçanlarda tek bir maruziyet hem tedaviden hemen sonra hem de tedaviden 24 saat sonra bile ağrıda azalma sağlar.Analjezik etki tekrarlanan tedavinin 7. Ve 14.gününde ve hatta son tedaviden 14 gün sonrasına kadar hala gözlenmektedir.Sıçanlarda ağrı uyaranların tekrar tekrar sunulması ağrı uyaranlarına yanıt eşiğini tekrar tekrar yükseltebilir.Bir grup manyetik darbe uyaranlarının talamik ağrı sendromunu simüle ederek ağrı eşiklerinde artışlar üretme yeteneğini araştırdı.pemfs ye maruz kalma ağrı eşiğini 3 gün boyunca aşamalı olarak arttırdı.Ağrı baskılanması diğer tedavilere göre ikinci ve üçüncü günlerde sürdürüldü.Üçüncü mf maruziyetini izleyen ağrı eşiği morfin ve diğer tedavilerle ilişkili olanlardan önemli ölçüde daha yüksekti.Beyin hasarlı ve normal sıçanların her ikisi de ortalama ağrı eşiğinde %3 lük bir artış gösterdi.Mekanizma klinik uygulama için önemli etkileri olan ve alışkanlık oluşturan ilaçlara bağımlılığı azaltma potansiyeli olan endorfinleri içerebilir.

Pemfs ödemi azaltarak ve hematomların emilimini arttırarak yumuşak doku yaralanmalarının iyileşmesini destekler, böylece ağrıyı azaltır.Düşük frekanslı pemfs öncelikle tedavi seansları sırasında ödenmi azaltır.20-30 dakika süreyle uygulanan çok yüksek frekanslarda pemfler bir maruz kalma seansından sonra birkaç saat süren ödemde azalmaya neden olur.prf ler muhtemelen antiödem etkisinde birincil mekanizma olan yaralanma bölgesinde vazokonstrüksiyona neden olur.prfler ayrıca travmatize dokuda bulunan negatif yüklü plazma proteinlerinin yerine alır.Bunun ödem azalmasına katkıda bulunan ek bir faktör olan lenfatik akışı arttırması beklenir.

Kronik ağrı genellikle kendi kendine devam eden nörojenik inflamasyona sahip anormal küçük sinir ağlarından kaynaklanır.Yüksek yoğunluklu darbeli manyetik alan stimülasyonunun invaziv olmayan bir şekilde nöronları depolarize ettiği ve yaralanma sonrasında iyileşmeyi kolaylaştırabileceği düşünülmektedir.

Del Seppia ve ark. Pemfin ağrı ve nosisepsiyon üzerindeki etkilerine dahil olan mekanizmalardan en az birinin opiat reseptörü olduğu görülmektedir.Sıçanlarda yapılan bir başka çalışma daha zararlı dokunsal uyarımla karşılaştırılabilir bir analjezik etki yani stres kaynaklı analjezi olduğunu bulmuştur.

Hayır Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ana Sayfa